Prostat Kanseri Hakkında Bilinmesi Gereken 9 Önemli Nokta!
Sinsice ilerleyen ve son yıllarda giderek yaygınlaşan prostat kanseri, dünya çapında akciğer kanserinden sonra erkeklerde en sık görülen ikinci kanser türüdür. Acıbadem Altunizade Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Nejdet Karşıyakalı, Ülkemizde yeni prostat kanseri tanısı alan hasta sıklığının 100 bin erkekte 35 olduğunu belirten, “Çalışmalar; metropollerde yaşayanların daha fazla risk altında olduğunu ortaya koyuyor. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde bu oranlar Türkiye’den daha yüksek olup sırasıyla 43,7 ve 42,6 olarak rapor edilmektedir. Asya kökenli erkeklerde prostat kanseri Batı dünyasındaki erkeklere göre daha az görülürken, Japonya’dan Amerika’ya taşınan ve Amerikan vatandaşlarına daha yakın olan erkeklerde riskin arttığı gözlemlendi. Bu durum çevresel ve/veya beslenme faktörlerinin de prostat kanseri gelişiminde rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nejdet Karşıyakalı 1-30 Eylül Dünya Prostat Kanseri Farkındalık Ayı / 15 Eylül Dünya Prostat Kanseri Farkındalık GünüAçıklamasında prostat kanseri hakkında bilinmesi gereken 9 değerli bilgiye yer verdi, değerli uyarı ve tekliflerde bulundu.
bir. Risk faktörlerine dikkat!
Prostat kanseri için bilinen en değerli risk faktörleri; İleri yaş, aile öyküsü ve bir dizi genetik mutasyonu (BRCA1 ve BRCA2) sıralayan Dr. Öğretim Üyesi Karşıyakalı, prostat kanserinin gelişiminde yaşam tarzı ve çevresel faktörlerin de önemli rol oynadığını vurguluyor ve şunları söylüyor: “Sigara içmek, fazla kilolu olmak, metabolik sendrom (artmış bel çevresi, yüksek trigliserit, düşük HDL-Kolesterol, hipertansiyon, diyabet) ve yeme alışkanlıkları (yoğun alkol tüketimi, hayvansal süt ürünlerinden yüksek protein alımı, aşırı kızarmış gıda tüketimi, kırmızı et ve işlenmiş et tüketimi) Diğer potansiyel risk faktörlerinin arasında iltihabi bağırsak hastalıkları (yüksek riskli prostat kanseri ile ilişkili), kellik (prostat kanseri nedeniyle ölüm riskinin artması), daha önce geçirilmiş cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve gece vardiyasında çalışmak sayılabilir. ”
2. Metropolde yaşam prostat kanseri riskini artırıyor!
Araştırmalara göre; Metropollerde yaşayan erkeklerin prostat kanseri açısından daha fazla risk altında olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Karşıyakalı, “İstanbul, Ankara gibi metropollerde yeni teşhis edilen prostat kanseri oranlarının Türkiye geneline göre daha yüksek olduğu ve yüzde 43,7 olduğu bildirildi. ve 100 bin erkekte sırasıyla 42,6. Asya kökenli erkeklerde prostat kanseri Batı dünyasındaki erkeklere göre daha az görülürken, Japonya’dan Amerika’ya taşınan ve Amerikan vatandaşlarına daha yakın olan erkeklerde riskin arttığı gözlemlendi. Bu durum çevresel ve/veya beslenme faktörlerinin de prostat kanseri gelişiminde rol oynayabileceğini düşündürmektedir.
3. Prostat kanserini önlemek için!
Güncel bilgiler ışığında prostat kanserine yakalanma riskini azaltmaya yönelik spesifik koruyucu veya diyet önlemlerini destekleyebilecek kesin bir bilginin bulunmadığını vurgulayan Acıbadem Altunizade Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nejdet Karşıyakalı, “Buna rağmen araştırmalar sürüyor. ; Araştırmalar, güçlü bir antioksidan olan likopen açısından zengin olan domatesin, özellikle hafif pişirilerek tüketildiğinde prostat kanseri gelişiminde koruyucu rol oynayabileceğini gösteriyor. “Antioksidan özelliklere sahip olan kahvenin, günde iki fincan tüketildiğinde prostat kanseri gelişme riskini azalttığı ve hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı gösterilmiştir” diyor.
4. Bu belirtilerin gerisinde kalmayın!
Prostat kanserinde en sık karşılaşılan sorunlar idrara çıkma ile ilgilidir. Bu belirtiler; Dr., bunları idrar yapma sıklığının artması, idrara çıkma hissi ile birlikte ani idrar yapma isteği, idrar yaparken yanma hissi, idrara çıkmayı başlatmada zorluk, idrar akış gücünün zayıflaması, idrar yaptıktan sonra mesaneyi tam olarak boşaltamama hissi, ve geceleri uyanıyorum. Öğretim Üyesi Karşıyakalı “Ancak prostat kanseri herhangi bir belirti vermeyebilir ve hastalığın evresine bağlı olarak idrarda ve menide kan, sertleşme bozukluğu (ereksiyon güçlüğü), bel ve sırt ağrısı (hastalığın yayılması sonucu) ortaya çıkabilir. kemiklere kadar), ayaklarda/bacaklarda şişlik, iştah kaybı ve kasıtsız kilo alımı. Ayrıca can kaybı gibi ilerlemiş hastalık belirtileri de gösterebilir” diyor.
5. Genç yaşlarda da görülüyor!
Prostat kanseri hastalarının yüzde 85’inin 65 yaş üzerinde teşhis edildiğini ancak son yıllarda görülme sıklığının daha genç yaşlara doğru düştüğünü belirten Dr. Öğretim Üyesi Karşıyakalı, “Prostat kanserinin 50 yaş ve altındaki kişilerde de görülebildiğini, bu yaş grubunun tüm prostat kanseri tanısı alan hastaların yüzde 2’sini oluşturduğunu unutmamak gerekiyor. Ayrıca ailesel prostat kanserleri diğer prostat kanserlerine göre 6-7 yıl daha erken görülebilmektedir. “Öte yandan hastalığın agresifliği/klinik seyri açısından genel olarak bir fark görülmüyor” diyor.
6. Düzenli muayene, şikayetler başlamadan hayat kurtarır!
Prostat kanserinin semptomlar başlamadan teşhis edilmesi hayat kurtarır. Hastalığın belirtileri prostat kanserine özgü olmadığından şikayetler başlamadan önce sistematik muayene çok değerlidir. Bu nedenle ailesinde prostat, meme, yumurtalık ve Lynch Sendromu (kalın bağırsak kanserleriyle ilişkili kalıtsal bir hastalık) öyküsü olan kişilerin 40 yaşından itibaren prostat kanseri taraması yaptırması önerilmektedir. Tedavi seçenekleri mevcuttur. Erken evrede yakalanan prostat kanserlerinde tedavi edici olarak adlandırılan hastalık tedavi edilir ve hastanın ömrü uzatılır.
7. “Modern çağda hâlâ parmak muayenesi mi yapılıyor!”
Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Gör. Nejdet Karşıyakalı “Parmakla yapılan prostat muayenesinde prostat sadece büyüklüğüne göre değil, özellikle kıvamına göre değerlendirilir. Prostatta sertlik, uçlarında düzensizlik veya nodül adı verilen yapıların hissi prostat kanseri şüphesini uyandıran önemli muayene bulgularıdır. Tecrübeli bir Üroloğun parmağıyla tespit edebileceği muayene bulgularından daha üstün bir görüntüleme yöntemi ne yazık ki henüz geliştirilememiştir. Bu nedenlerden dolayı sadece kanda PSA testi yeterli olmayıp, parmaktan prostat muayenesi yapılması gerekmektedir. Bu yapılmazsa teşhise yönelik değerli adımlardan biri eksik kalacaktır.”
8. Prostat kanseri tanısı için!
Prostat kanseri taramasında kullanılan en önemli laboratuvar testinin kanda ölçülen PSA testi olduğunu ve bu sayede erken teşhisin prostat kanserine bağlı ölümleri yaklaşık yüzde 50 oranında azalttığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Karşıyakalı şunları söylüyor: “PSA konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri PSA’nın prostat kanserine değil, prostat bezine özgü bir belirteç olmasıdır. Yani hiçbir PSA düzeyi prostat kanseri tanısı koymak için yeterli olmadığı gibi, hastalığın tanısını da kesin olarak dışlayamaz. Prostat kanserinin tanısı ancak prostat biyopsisi ile mümkündür. Prostat biyopsisi kararındaki iki temel ilişki; Dijital prostat muayenesinde kanser şüphesinin tespiti ve/veya yaşa göre yüksek PSA düzeyi.
9. Prostat kanserinde amaçlı biyopsi!
Prostat biyopsisi işlemi lokal veya genel anestezi altında yapılabilir. İşlem sırasında ultrasonografi yardımıyla prostat gerçek zamanlı olarak görüntüleniyor ve biyopsi için doku örnekleri alınıyor. Günümüzde teknoloji ve tıptaki hızlı gelişmeler sayesinde “füzyon” veya “hedefe yönelik” prostat biyopsisi yapılabileceğini vurgulayan Prof. Öğretim Üyesi Nejdet Karşıyakalı bu formülü ve özelliğini şöyle açıklıyor: “Füzyon prostat biyopsisinde işlem öncesi alınan MR görüntüleri ile ultrason görüntüleri özel bilgisayar programları kullanılarak üst üste eşleştirilerek prostat kanseri açısından şüpheli bölgelerden daha fazla örnek alınır. doğru bir şekilde. Füzyon prostat biyopsisi ile klinik değeri olan prostat kanserlerinin tespit oranları artırılırken, klinik önemi olmayan kanserlerin tespit oranları azaltılıyor, böylece hastalar tedaviye bağlı oluşabilecek olası yan etkilerden korunabiliyor.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
bekilli-ajans.com.tr